Egoyu (nefsi) her ne kadar düşmanmış gibi düşünsek de o aslında bizim öğretmenimizdir. Bize (kendimiz zannettiğimiz) ‘ben’ zannımız üzerinden yansımalarımızı gösterir, tanıştırır. Amaç ego (nefs) ile savaşmak değil, onu sadece gözlemlemek ve mesajını okumaktır. Ego ile savaşmak, ‘ruhsal ego’ diyebileceğimiz yeni bir ego formu doğurur ki bu ‘egonuzu yenmenin gururu’ anlamına gelir ve tabii ki daha da gülünçtür.
Egomuzu gözlemledikçe, gerçekleştirmeyi planladığı eylemleri de gözlemlemiş olacağımız için bunların yaratacağı acıların da farkına vararak önlerini kesmiş oluruz.
Bir insan eviyle, arabasıyla, parsıyla, ne kadar kaslı, bakımlı, akıllı, eğitimli, imanlı, spiritüel... olduğuyla gurur duymanın ne kadar aptalca olduğunu keşfettiğinde kendiyle gurur duymayı bırakır. Bir şeyle özdeşleşmenin onu kendini ve inandığı şeyi savunmaya ve şiddete sevk ettiğini görebildiğinde, herhangi bir şeyle özdeşleşmeyi bırakır. Savunmak ve baskı, başkaları tarafından saldırganlık olarak algılanır ve onların alanına girmek demektir.
O yüzden o idraka yükselen kişi ‘kimliği’ kaldırır. Tüm egosal faaliyetler sona erdiğinde her türlü korku da, baskı da, yargı da sona erer. “Dünya seni diri diri yiyecek” korkusu, yalnızca korku dolu bir egoist zihinde vardır. Korkusu bitene ise en bilinmeyen ölüm bile sadece bir deneyimdir çünkü ölmekten korkan aslında egonun kendisidir.
Korkum olmadığında seni dinleyebilir ve anlayabilirim. Seni anladığımda, şiddete başvurmadan cevap verebilirim. Dünya maddi ve manevi bir savaş alanı olmaktan kurtulup, hepimizin birlik içinde, saf sevgiyle yaşayabileceği ve gelişebileceği güzel bir yer haline gelir.
Comments