İşimizde, ilişkimizde, arkadaşlıklarımızda, ailemizde, çevremizde... bir sorunumuz olduğunu düşündüğümüzde bu sorunun devamlılığını sağlayan ve onu canlı tutan zihindir. Zihin, doğduktan sonra ailemizden, etrafımızdan, arkadaşlarımızdan, okullarımızdan, toplumdan... bize aktarılan kümülatif bilgiler topluluğuyla çalışır. Kendi özerkliği olmadığı gibi bizi geçmişin ya da geleceğin, suçluluğun ya da endişelerin içinde hapseder.
Zihin egoyu besler ve onunla işbirliği yapar. Kendini ‘ben’ diye tanımlayıp ‘ben ve diğerleri’ ayrımıyla çalışan egonun işi ise işleri karıştırmak, zorlaştırmak ve bunun devamlılığını sağlamaktır. Aksi halde bir varlığının olmadığını anlar ve yok olur. Etrafına ‘ben’ diye çizdiği çit özgürlükten alıkoyan asıl hapishanedir.
Zihin, sorunun nedenlerini, nasıllarını, nasıl çözülebileceğini analiz eder ve açıklamalar getirir. Zihnin kendine ait olmayan ezberlenmiş bilgilerle yargılayıp yazdığı hikayeler zinciriyle ego kendi varlığını sürdürerek, ‘ben ve diğerleri’ savaşını devam ettirmek üzere çalışır.
Farkındalık sessizce tüm bunların ortaya çıkışını ve işleyişini izler. Egoya müdahale ettiği anda egoya dönüşeceğini bildiği için bundan sakınır. Müdahale etme isteği, egodan ve ‘her şey sadece benim istediğim gibi olsun’ bencilliğinden kaynaklanır. Farkındalık ise sadece izler. Farkındalık, öfke, endişe ya da yargı gibi duyguların, olumsuz düşüncelerin olmaması demek değildir; olanı olduğu gibi, iyi-kötü, güzel-çirkin gibi yorumlar yapmadan izlemek demektir.
Bu yargısız ve yorumsuz izleme sayesinde içgörü yani öğrenilmiş-ezberlenmiş değil, özden gelen gerçek bilgi ortaya çıkar. İçgörüden gelen net bir cevap vardır, hikayeden uzak, saf ve berraktır. Bu, sorunu tamamen çözer, geriye temiz bir boşluk, sessizlik ve dinginlik kalır. Sonra yeni bir sorun gelir ve döngü tekrar eder.
İçgörü zihinden değil kalpten yükselir. Kalp bilir. Kalpten cevap almak için onun herhangi bir durum karşısında sıkışıp genişlediğinin farkına varmak yeterlidir. Kalbin hikayeleri yoktur, sadece bizim için en iyi olanı ‘bilir’. Kalple hareket etmek bizi zihnin oyunlarından ve çarpıtmalarından korur. Zihnin mi yoksa kalbin mi konuştuğunu birbirinden ayırmak için bizi birlikten ayıran egonun iplerini elimize alarak onu istediğimiz şekilde kullanmamız, onun efendisi olmamız gerekir.
Comments